Eski Türklerde Ölüm ve Ötesi: Ruhun Yolculuğu
- Adem Küçük
- 27 May
- 2 dakikada okunur
Bozkırın soğuk rüzgarlarıyla uğurlanan bir beden…Gök Tengri’ye yükselen bir ruh…Ve ardından yakılan kutsal bir ateş...
Eski Türklerde ölüm, bir son değil; yeni bir yolculuğun başlangıcıydı.Bu inanç, onların hem günlük hayatlarını hem de devlet törenlerini şekillendiren derin bir ruh dünyasının parçasıydı.
Ruhun Kaynağı: Tın ve Kut
Türk inanç sisteminde insan sadece etten kemikten oluşmazdı.İki temel manevi unsur vardı:
Tın: Ruh, yaşam enerjisi.
Kut: Tanrı’nın insana verdiği ilahi güç, kutsallık.
Tın, insan öldüğünde bedeni terk eder ve öteki aleme doğru yola çıkardı.Ancak bu yolculuk; kişinin yaşarken nasıl bir hayat sürdüğüne göre şekillenir, iyilik ya da kötülük ölçüsünde bir yön bulurdu.
Ölümden Sonra Hayat: Uçmağ ve Tamu
Uçmağ: Cennet. İyilerin, erdemli savaşçıların ve dürüst beylerin ruhlarının vardığı yer.
Tamu: Cehennem. Töreyi çiğneyenlerin ve halkına zulmedenlerin ruhları burada azap çekerdi.
Bu iki kavramın kökenleri, Şamanizm ve Tengriciliğe dayanır.Uçmağ’da sonsuz bir bozkır, ışık, göksel atlar ve ataların ruhları bulunurdu.Tamu ise karanlık, soğuk ve ruhun ıstırapla arındığı bir geçiş mekânıydı.
Cenaze Törenleri: Ateş, At ve Otağ
Eski Türklerde cenazeler sadece gömülmezdi, birer törenle uğurlanırdı.Bu törenlerde:
Ölen kişinin otağı kurulur, eşyalarıyla birlikte içine yerleştirilirdi.
Atı kurban edilir, ruhun öteki dünyada da binebilmesi için yanına gönderilirdi.
Ateş yakılır, dumanın Gök’e ulaşması beklenirdi.
Yakınları yas tutar, bazen yüzlerini tırmalayarak acılarını gösterirlerdi.
Bu törenlere yuğ adı verilirdi.Yuğ törenleri, topluluğun hem vedası hem de ruhsal arınmasıydı.
Ruhlarla Bağ: Atalar Kültü
Ölen kişi sadece gömülmez; yaşayanların hayatında da bir varlık olarak kalırdı.Eski Türkler, özellikle hanedan soyları, atalarının ruhlarıyla sürekli bağ kurmaya çalışırdı.Bu bağ sayesinde:
Devletin devamı sağlanırdı (kut anlayışı).
Savaşlarda ruhsal destek alınırdı.
Yer ve gök arasında denge korunurdu.
Bu atalara saygı, mezar taşlarında ve anıtlarda kendini gösterirdi.Orhun Yazıtları, sadece yazı değil, ruhsal bağın taşa kazınmış hâlidir.
Son Söz: Ölüm Değil, Dönüş
Eski Türklerde ölüm, bir yok oluş değil; başka bir aleme geçişti.Bozkırın sessizliğinde yükselen bir ruh, atalarının yanına gider,ve belki de yeniden doğmak üzere toprağın hafızasına karışırdı.
Otağ-ı Türk olarak, bu inancı sadece anlatmak değil; hissettirmek istiyoruz.Çünkü bir halkın ölüm anlayışı, onun hayatı ne kadar kutsadığıyla ilgilidir.
Comments